Cumartesi, Şubat 12, 2011

Robertson Vidası


Vida; belki birçoğumuz bilmiyoruz ama, bu son derece basit görünen alet ve onun tamamlayıcısı olan tornavida binyılın en önemli aleti olarak görülüyor. Günlük yaşamda ya da iş hayatında kullandığınız cihazlara, alet edevata bir göz atın, ne kadar çok vida ile birlikte yaşadığınıza inanamayacaksınız. Bir araştırmaya göre, sıradan bir evde yaklaşık  beş bin vida bulunmaktaymış. Her evde hiç yoksa en az bir adet tornavida bulunduğunu hepimiz biliriz. Tornavidasız bir ev eksiktir.

Her ne kadar, vidanın hep olduğu sadelik ve şekilde bulunduğunu düşünsek de, bu kullanışlı aletin evrimi ve tarihi oldukça karışıktır. Bilinen ilk vidalar ahşaptan el ile oyularak yapılıyorlardı ve kullanım alanları bugünkünden oldukça farklıydı. Bilinen ilk vida, milattan önce birinci yüzyılda, Archimedes’in tasarımını yaptığı su vidasıdır. Su vidası, ağaç kütüğü büyüklüğündedir ve suyu aşağıdan yukarıya çekmekte kullanılan bir tür pompa görevi görür. Bugün bile, çeşitli büyüklük ve uzunluklarda su vidaları dünyanın çeşitli yerlerinde kullanılmakta. Tahmin edeceğiniz gibi, ilk vidaların dişleri düzgün bir helis ve eşit diş derinliği göstermekten çok uzaktı. Zaten vida dişine uygun dişi bir vidanın yapımı, yani bir anlamda somunun icadı için, ilk vidadan sonra yaklaşık onyedi yüzyıl geçmesi gerekecektir.

Archimedes’in kendi çiziminden, Su vidası.
Bugünkü amaçla kullanılan ilk vidalar, onbeşinci yüzyılda yapılmaya başlandı. Bunlar, uca doğru incelen ve ahşap ve benzeri malzemeleri tutturmaya yarayan araçlardı. Ortaya çıkışlarından itibaren, vidaların başları kare, altıgen ya da yarıklı olmuştu. Kare ve altıgen başlar İngiliz anahtarıyla açılıp sıkıştırılırken, yarıklı başlar için tornavida gerekir. Yarık başların diğerlerine göre avantajı, gömme olarak, yüzeyde çıkıntı yapmayacak şekilde sıkıştırılabilir olmalarıdır. Yarık başlı vidalar, ancak ondokuzuncu yüzyılda yaygın biçimde kullanılmaya başladılar. Bu dönemde, şimdi yassı uçlu tornavida olarak adlandırdığımız tornavidalar ve tek yarıklı vidalar standart hale gelmişlerdi. Yine de, tek yarıklı bu vidaların belirgin kusurları vardır; tornavida yarıktan sıklıkla kayar, bu da yaralanmalara sıkça sebep olur. Ayrıca yarık, vidaya yeterince güç uygulanmasına engel olur. Yarıklar sıkça bozulur ve vida işlevsiz hale gelir. Son olarak, güç pozisyonlarda, örneğin bir merdivenin üstünde tek elle çalışırken vidayı tornavida ile tutmak son derece zahmetli bir iştir. Vida sallanır, tornavida kayar, vida yere düşüp kaybolur... Yapılan iş tam bir işkenceye dönüşebilir. Yarık başlı vidanın gelişim sürecinde, kenarları kapalı yarık vidalar, yıldız vidalar, kare, üçgen veya altıgen yuvalı vidalar ve mıknatıslı tornavidalar gibi çeşitli çözümlerle bu problemleri ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atılmışsa da, sonuç hiçbir zaman kusursuz olmamıştır. 1800 ile 1900 yılları arasında, Birleşik Devletler’de bu problemlerin farkında olan ve çözümü için farklı tasarımlar ortaya koyup bunları patentleyen insanların sayısı oldukça fazladır. Kare, üçgen veya altıgen yuvalı patentler, diğerlerine göre en fazla umut vaad eden tasarımlardı. Yarığın yerine yuva konulması, hem tornavidanın rahat tutulmasını hem de vidadan kaymamasını sağlıyordu. Ancak sorun, bunların imalatında yatmaktaydı. Vida başları, soğuk çelik ucun mekanik olarak basılmasıyla yapılmaktaydı ve tornavidanın girebileceği derinlikte bir yuva açmak ya vidayı zayıflatıyor, ya da başın bozulmasına sebep oluyordu.

Çözüm, yirmiyedi yaşında, Philadelphia’daki bir alet şirketi için çalışan, Doğu Kanada’nın sokak köşelerinde firmanın ürettiği aletleri satan, ikna yeteneği kuvvetli bir satış elemanından geldi. Peter L. Robertson, boş zamanlarında kendi işliğinde çalışan, ve bugün All-In-One olarak adlandırılan türlü yararlı aletler tasarlayan genç bir girişimciydi. Bunlar arasında, aynı zamanda dirsekli kol, İngiliz anahtarı, tornavida, tezgah mengenesi ve perçin yapıcısı olarak kullanılabilen, kendisinin “Robertson’un 20. Yüzyıl İngiliz Anahtarı – Dirsekli Kolu” adını verdiği bir alet de vardır.

Burada değinmek istediğim konu, tamamen unutulmamışsa da, kullanımını büyük ölçüde yitirmiş olan, Robertson vidasının ve onun ticari başarısızlığının öyküsüdür.

Robertson, birçok başarısız girişimden sonra, 1907 yılında yuva başlı vida için patent aldı. Tasarımının püf noktası, yuvanın biçimindeydi: Kenarları oluklu, hafifçe incelen yan duvarları olan ve dibi piramit biçimli bir kare. Gururla şu açıklamayı yapıyordu: “Gösterilen açıların titizlikle uygulanmasıyla yapılan bu delik biçiminin kullanılması, soğuk madenin yanlara akmasını ve aletten öne kaymamasını sağlayacaktır. Dolayısıyla bunun atomlarının daha büyük güçle birbirine bağlanması gibi bir olumlu sonuç doğuracağı gibi, aynı zamanda yanlamasına genişlemeye de yardımcı olacaktır.” Gerçekten de, bu işlem uy gulanmış madende, klasik düz yarıklı vida başının imalatındaki gibi herhangi bir bozulma ortaya çıkmayacağı kolayca anlaşılabilir.
 
Robertson’un patenti.

Robertson, zeki ve bir o kadar hevesli bir tanıtımcıydı. Vergisiz krediler aldı, mali destekçiler buldu ve kendi vida fabrikasını kurdu. “Büyük servetler, küçük buluşlarda yatar.” diyordu. “Pek çok kişi bunun, 20. yüzyılda bu güne dek yapılmış küçük buluşların en büyüğü olduğunu düşünüyor.”. Uygun özel kare uçlu tornavida, bir inçin binde biri duyarlıkta yuvaya yerleşiyor ve asla kaymıyordu. Ustalar, özellikle de mobilya ve gemi yapımcıları, Robertson’un vidasını çabuk benimsediler, tek elle sıkıştırılabilen vidalar büyük kolaylık sağlıyordu. Yeni vidalar üretimi hızlandırdığı ve hasarı azalttığı için sanayide de tutuldu. Dünyanın ilk seri üretim bandını oluşturan Ford için Kanada’da ahşap karoserler üreten Fisher Karoseri Şirketi, Robertson’un en büyük müşterisi oldu. Kısa zaman sonra Robertson’un toplam üretiminin üçte birini alacak duruma gelen, Ontario’da bulunan Ford’a ait Model T fabrikası da öyle. Robertson kısa süre içinde kendi tel çekme fabrikasını ve elektrik santralini kurdu. 1913’te işini Kanada dışına da götürdü. Babası bir İskoç’tu, bu nedenle Britanya’ya yatırım yaptı, fakat girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Bu ilk başarısızlığının ana sebebi Birinci Dünya Savaşı olsa da, Robertson mekanik dehasını ve girişimci ruhunu ticari ve idari başarıya dönüştürmeyi başaramadı. Önü alınamaz büyüme ihtiyacı doğduğunda, temel müşterisi olan devasa firmalarla, ürününün imalat süreci ile ilgili kararlar üzerindeki denetimini paylaşmaya yanaşmadı. Henry Ford, Robertson vidaları kullanmanın işçilerine kolaylık ve rahatlık sağlamasının yanı sıra, kendisine araç başına 2,60 dolara kadar tasarruf sağladığından haberdar olmuş, bunun üzerine Robertson’la iletişime geçmişti. Ne var ki Ford da inatçı Robertson’dan vermeyi reddettiği bir denetim hakkı istemişti, bu nedenle anlaşamadılar. Robertson’un son ticari çabası, ürünlerini ihraç etme yönünde oldu.

 Robertson Vidası'nın reklamı.
  
Robertson vidası, benzerlerine sayısız üstünlüğüne rağmen, mucidinin kişisel hırsları yüzünden unutulmaya yüz tutmuş bir tasarımdır. Bugün kare yuvalı vidalara onun anısına hala “Robertson” dense de, vida yaygın kullanımını yitirmiştir.

Pazartesi, Ocak 31, 2011

Mekanik Deha...


Mekanik deha, sanatsal dehadan daha az anlaşılsa da, ikisi kesinlikle birbirine benzer.

"Buluşlar bilimin  şiiri değil midir?" diye soruyordu, buhar makinesinin öncülerinden E. M. Bataille. "Bütün büyük buluşlar kendileriyle birlikte şiirsel bir düşüncenin silinmez damgasını taşırlar. Yaratmak için bir şair olmak gerekir."
Ne var ki, çoğumuz, örneğin Cezanne yaşamamış olsaydı bile, bir başkasının benzer resimleri yaratabileceği düşüncesine sert tepki göstereceğimiz halde, yeni bir teknolojinin ortaya çıkışının kaçınılmaz olduğu, en azından, gereksinimler tarafından belirlendiği düşüncesini kolayca kabul ederiz.

Ne ki, dirsekli kol ya da ortaçağdaki torna tezgahı gibi aletlerin birdenbire ve "gizemli" bir biçimde ortaya çıkışları gereksinimle açıklanamaz. Bu tür aletler bir bireyin yaratıcı düş gücündeki bir atılımın sonucudurlar. Bunlar, karmaşık mekanik ilişkiler hakkında şiirsel sezgisel kavrayışları olan, parlak, yaratıcı zihinlerin ürünleridir.


İlk Torna Tezgahlarından Biri

Torna tezgahının bu esrarengiz ortaya çıkışı, tam olarak, çağının mühendisinin sanatını benzersiz şekilde ortaya koyuşudur.